Macera Dolu Amerikaaa!!!… Part:I Nevada Çölünden New York’a

Nevada çölünde macera

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte bize yine yol göründü önümüzde geçmemiz gereken uçsuz bucaksız Nevada çölü vardı. Arabadakiler yarım kalan uykularına devam ederken direksiyona geçip yola koyuldum. Tahoe gölünün kıyısından da geçeceğimiz yolculuğumuz beni oldukça heyecanlandırıyordu. Fakat ne yazık ki zamansızlıktan bu müthiş gölün kıyısında bir molamız olmadı. Önümüzde oldukça uzun bir yol vardı ve güneş yükseliyordu.

Bu sırada başımıza gelen ilginç bir olayı aktarmadan geçmeyeyim. Nevada çölünde 200 km kadar bir pikapla önlü arkalı gidiyorduk. Bir o beni geçiyor bir ben onu geçiyordum. Yol neredeyse boş gibiydi. Biraz tedirgin olmadım dersem yalan söylemiş olurum. İki tarafımız uçsuz bucaksız çöl ve kilometrelerce sonunu göremediğiniz dümdüz bir yolda ilerliyordum. Bu sırada pikap bana korna çalıp selektör yapmaya başladı ne olduğunu anlamaya çalışırken tam yanıma yaklaşıp durmamı işaret ettiler. Tabi ki durmadım. Bu sırada uyanan eşim ne olduğunu anlamaya çalışırken olayı fark etti ve durmamı söyledi biraz da söylenerek arabayı sağa çektim. Pikap hemen önümde durmuştu. Amerikalı iki genç arabalarından inerek arabanın lastiğini işaret edip bir şeyler anlatmaya çalıştılar. Biz tam ne olduğunu anlamaya çalışırken biri, ellerine kalın iş eldivenlerine geçirerek, arabanın altına yatıp tekerlek dingiline dolanmış olan kocaman bir TIR lastiğini çekiştirmeye başladı. Şaşkınlıkla ne yaptıklarına bakıyorduk ki diğer araçtan bir şeyler istediler ve bizim arabanın lastiğine dolanmış kocaman bir lastik parçasını çıkarmaya başardılar. O şaşkınlıkla adamlara kola filan ikram etmeye çalışmışım. 🙂 Lastiği çıkarmalarına rağmen lastiğimizi kontrol ettiklerinde biraz aşınmış olduğunu fark ettiler ve “bu şekilde yola devam etmeniz sıkıntı yaratabilir, lastiği de değiştirelim” diyerek  tekrara kolları sıvadıklarında “yok artık” dedim. Fakat biz daha bir şey demeye fırsat kalmadan lastiğimizi de değiştirmeye başlamışlardı. Gerçek anlamda şok içerisindeydik. Bizi sıkı sıkı tembihlediler, “ilk yerleşim yerinde mutlaka lastiğinizi kontrol ettirin” diyerek. Ne söyleyeceğimizi şaşırmıştım. Nevada çölünün ortasında böylesine bir yardımın değeri paha biçilemezdi. Kendilerini bir kez daha minnetle anıyorum. Tek yardım sever ulus biz değilmişiz dedim kendi kendime ve yolculuğumuz sorunsuz tamamlandı.

Aracın lastiğindeki sorun kiralama yaptığımız Enterprise için sorun teşkil edecek mi? Bir sorun çıkaracaklar mı diye endişe içinde hava alanının yolunu tuttuk. Şükür ki hava alanında aracı teslim ederken hiç bir problem yaşamadık. Fakat benden size tavsiye araç kiralama yaparken şartları iyice okuyun. Satır araları ya da fazladan ödeyeceğiniz bir kaç dolar sizin için oldukça iyi neticelenebilir.

O gece UTAH’dan New York’a doğru uçak yolculuğumuz vardı ve biz artık cidden çok yorgunduk. Bu arada uçak biletini alırken tercihimiz JetBlue’dan yana oldu çünkü fiyatları oldukça uygun ve fazla bagajınızda pek sorun çıkarmıyorlar.

New York, New York

Sabahın ilk ışıklarıyla New York’taydık hava alanından bir taksiye atlayıp daha önce trivago üzerinden  yer ayırttığımız Manhattan’daki  The Roger Smith Otele doğru yola çıktık. Amerika’nın içlerinde oteller çok pahalı değil ama New York başka bir şey o yüzden otelimizi seçerken trivago web sitesi bize fiyat kıyaslaması ve bütçemize göre otel arama seçenekleriyle oldukça yardımcı oldu. Otelimiz onca yorgunluğun üzerine ilaç gibi gelmişti. Hemen yerleşip biraz dinlendikten sonra, “bekle biziiiii NY geliyoruz” diyerek kendimizi sokağa attık.

The Roger Smith Otel

The Roger Smith Otel

12 dolara sigara mı olur?

İlk hedef otelimize yürüyüş mesafesinde olan Central Park’tı. Central Park’a doğru yol alırken sigaramın bittiğini fark edip bir büfeye yanaştım. ŞOK! ŞOK! ŞOK! Gezdiğim tüm yerlerde maksimum 3.5 dolar olan sigaranın fiyatı 12 dolardı. Aklınızda bulunsun NY’da sigara acayip pahalı. “Tövbe almam. Sigarayı bırakıyorum” diyerek, söylene söylene parkın yolunu tuttum.

Central Park’ta karaborsacı Türk

Parkın girişinde Padicab (bisiklet taksi)ler vardı. Turist görünce direk iş kapmaya çalışıyorlar doğal olarak hemen bir kaç tanesi etrafımızı sardı. Konuştukları İngilizce o kadar düzgün ve anlaşılırdı ki 3 üncü dakikadan sonra Türk’müsünüz diye Türkçe sordum ve kahkahalar koptu. Tahmin edeceğiniz üzerine çoğu Work&Travel için Amerika’da bulunan Türk öğrencilerdi. Biraz sohbet muhabbetten sonra “ya çocuklar sigara işini nasıl hallediyorsunuz burada çok pahalı?” diye sorduk.  Demezler mi “parkın diğer çıkışında Mustafa abi var 6 dolara satıyor, sorun gösterirler.” diye. Central Park’ta, NY’un göbeğinde karaborsacı Türk,  sevinsem mi üzülsem mi bilemedim fakat elbetteki sigaraları Mustafa’dan aldım. 🙂

Central Park WAT ögrencileri

Central Park WAT ögrencileri

Central Park  Manhattan’ın içinde bir vaha gibi insanların tek nefes alma noktası. Gökdelenlerin kasvetinden sığınıp kaçabileceğiniz harika bir yer. Düğün için fotoğraf çektirmeye gelenler, minnacık şortlarıyla kay kay yapanlar, dans edenler, bikinileriyle sere serpe çimenlere uzanmış insanları görünce “wuhuu” demeden edemiyorsunuz 🙂

Central Parkta Hayat

Central Parkta Hayat

Central Park

Central Park

Central Park 

Central Park Amerika ve New York hakkında çok az bilgi sahibi olanların bile tanıdığı ve merak ettiği, muhteşem bir yer. Hepiniz New York’da Bir Sonbahar (Autumn in New York) ya da Kasımda Aşk Başkadır (Sweet November) filmlerinin o unutulmaz romantik karelerini hatırlarsınız.  Parktaki bazı bankların üzerinde bu romantizm yer alıyordu.

Romantik bank

Romantik bank

1853 yılında açılmış. Toplam 800 metre eninde 4 km uzunluğunda bir alan üzerinde yer alıyor. Amerika’nın peyzaj çalışmalarıyla kurulan ilk parkı olma özelliğini taşıyor. 120 farklı bitki, 26 binden fazla ağaç ve 130 hayvan türüne ev sahipliği yapıyor. İçerisinde 3 büyük göl olmasına rağmen parkta yüzmek yasak. Manhattan’ın en pahalı evleri Central Park manzarasına sahip evler. Pek çok ünlü yıldızın evi de bu parka bakıyor. İçerisinde oldukça büyük bir hayvanat bahçesi, spor alanları, yürüyüş parkuru, konser alanları ve kış aylarında hizmet veren buz pateni pistleri var. Manhattan’da bir vaha derken abartmamıştım çünkü böyle bir yer yok.


Central Park’ta bunları görmeden gelmeyin,

The Central Park Zoo ( Central Park Hayvanat Bahçesi), Central Park Göl’ü, Bethesda Terrace (Bethesda Terası),Belvedere Castle (Belvedere Kalesi), Delacorte Theater (Delcorate Tiyatrosu), The Obelisk (Dikilitaş), Great Lawn (Büyük Yeşil Alan), Strawberry Fİelds (Çilek Bahçesi)

Ve Central Park’da akşam olurken yorgunluktan, uykusuzluktan ölmek üzere olan bizler yavaş yavaş otelimizin yolunu tutmuştuk. Sakın benden ayrılmayın yarın adın adım Manhattan sokaklarındayız 🙂

Macera Dolu Amerikaaa!!!… Part:I Nevada Çölünden New York’a” için 4 Yorum Yapıldı

  1. Hakan

    Harika bir gezi yapmışsınız. Amerikaya ucuz uçak bileti nereden almamızı önerirsiniz?

    Cevapla
  2. Gezgin

    Amerika yazılarınızı heyecanla takip ediyorum Funda hanım sevgiler

    Cevapla

Siz de yorum yazın

E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır. (*) Doldurmak zorunludur.