Bizler gözlerinizin içine siz bize bakamadığınız için bakmıyoruz. Sizi daha fazla üzmemek için. Peki ya siz neden bizim gözlerimizin içine bakamıyorsunuz?

Evet neden bakamıyoruz gözlerinin içine ? Ne güzel söylemiş Güneydoğu gazisi Savaş YÜCEL
Bu sorunun yanıtı aslında kelimelerde saklı yıllardır güneydoğudan gelen çatışma haberlerini okuruz. Verilen şehitler ve gaziler o haberlerde hep bir sayıdır. Oysa her bir sayının altında çok acı hikâyeler yatar. O haberlerdeki sayıları unuttuğunuz gün şehitler ölür. O haberlerdeki sayıları unuttuğunuz gün gazilerin hayatında yeni ve acı dolu bir sayfa açılır.
Kınalı Türkü’den.
Savaş Yücel
“Biz Kınalı Bacaksızlar” kitabının yazarı. Gazilerin iç dünyasını yaşadıklarını topluma anlatmaya çalışan bir kahraman. Bir mayına basarak ayaklarını kaybeden yüzlerce gaziden biri. Yaralandığında ağzından çıkan tek söz “anneme haber vermeyin olmuş” çatışma yerinden helikoptere fırlatılarak kurtarılabilmiş.
Ergin Şen -Sağ gözü tamamen görmemesine rağmen bunu saklayarak askere gider ve komando olur askerde bu ortaya çıkınca komando olamazsın derler. Fakat o sol eliyle ateş etmeyi öğrenerek komando olmak istediğinde ısrar eder. Bir çatışma esnasında mayına basarak ayağını kaybeder. Ailesi kolu kırık diye geldiği hastanede oğullarının ayağının olmadığını görür.12 yıldır çok zor şartlarla çalışarak hayatını devam ettirmeye çalışıyor. “Bir güneydoğu gazisi bu toplumun içinde şeref ve onurla yaşayacağına içinde bulunduğum şartları kabullenemiyorum katlanamıyorum” diyor.
Olcay Polat –Bir çatışmada mayına basar ve bacağı kopar. Bacağının koptuğunu annesine üç ay boyunca söylemez. Üç ay sonra evine geldiğinde annesi evladını o halde görünce kapıda bayılır.
Ve 28 Temmuz 1991 günü PKK Bingöl-Solhan kara yolunu kesti. Tüm araçları durdurdu. Durdurulan araçların birinde polis memuru Osman çınar ve ailesi vardı. Osman çınarın eşi  Meliha Çınar o gün başına gelen faciayı yıllar sonra bir mektupla anlattı. Bu mektup basında yer almadı.

İŞTE O MEKTUP……….

Beyim arabadan inerken bana siz arabadan inmeyin dedi ben iki kızımla birlikte arabanın içinde iki saat bekledim. Daha sonra eşim sağındaki ve solundaki teröristlerle yanıma gelip. Çocuklarıma iyi bak iyi sahip ol dedi. Eşimin son sözü buydu teröristler çabuk arabadan in dediler. Bende sadece el çantamı ve iki çocuğumu alıp arabadan indikten sonra arabamızı yaktılar. Beyimi şehit ettiler. Beyimin cenazesini Bingöl’e götürdüler o zaman 3 aylık hamileydim. Polisler beni sağlık ocağına götürdüler. Doktorlar bebeği kaybetme tehlikesi var dedi. Bana iğne yaptılar Malatya devlet hastanesine kadar cenazeyle birlikte gittik. Cenaze arabası hastane önünde beklerken ben kürtaj oldum.Ben o anda bir değil iki şehit verdim

Oktay Kaya

Pusuya düşerler ve bir can pazarında. Defalarca vurulur. O kolundan ve vücüdünun çeşitli yerlerinden yaralanırken komutanını yanı başında şehit verir.

 

Abdurrahman Güven

Timin mayıncısıdır. En önden mayın dedöktörü ile ilerlemektedir. Çatışmaya girerler. Üç yönden yoğun ateş altındadır. Vurulacağını anlayınca bir kayanın arkasına atar kendini kayanın arkası uçurumdur. Aşağı düşmemek için ayağını kayanın arasına sıkıştırır tam o esnada kafasından vurulur. Tam 4 saat boyunca bacağından asılı vaziyette, kafatası parçalanmış, o iki kayanın arasına sıkışmış bilinçsiz ecelini bekler. Ancak ecel randevuya gelmez. Aylarca hastanede kalır ve acı gerçekle yüzleşmeye başlar.

Bunlar onu sözleridir. “Ben zannettim ki bütün halklar benimle gurur ve onur duyacak. Öyle değilmiş”vah vah diyor herkes sonra maaşımızı soruyor en çok zoruma giden de bu””biz para için oraya gitmedik vatan bayrak için gittik. Bana dünya para verip git deselerdi gitmezdim. Bayrak için gittim.”

 

Erdal Sucu

9 kişinin şehit olduğu bir çatışmadan 2 kolundan vurulmuş olarak çıkar. Gata da tam iki yıl boyunca tedavi görür.Sonrasında DMO da depoda çalışmaya başlar. Deponun çalışma şartları çok ağırıdır ve altından kalkamaz ve şikâyetçi olur. Müdürün karşısına çıkar. Müdür “buranın müdürü benim seni nerde istersem orda çalıştırırım şikâyetçi isen seni tuvalet temizlemeye vereyim, ya da bulaşıkçı yapayım ister misin” der. Onuru ve gururu kırılan Erdal çaresiz depodaki işinin başına döner. Ve korkulan olur depoda her biri tonlarca ağırlıkta olan kağıt balyalar devrilir ve Erdal altında kalır arkadaşları ancak 15 dakika sonra onu oradan çıkarabilirler. Erdal yaşadığı onca şeyin üstüne birde felç kalır.

Şahin Telli

Siirt Pervari’de çatışmaya girer. Beş şehidin verildiği bir çatışmadan omuriliğine isabet eden bir kurşunla felç kalır. “Ben gaziyim diyemiyorum” diyor.

 

Metin Erdem

Teskeresine 20 gün kala pusuya düşer. 160 kişilik bir PKK lı gurupla çatışmaya girer. Bir el bombasının yanında patlaması sonucu gözlerini kaybeder. Kafasının her yerinde şarapnel parçaları var

 

Göksel Gümüş

Derecik karakoluna askerlk hizmetini yaparken. Derecik karakolu 600 kişinin saldırısına uğrar. 28 şehit verilir. Yanında ki ağır makinelide ki arkadaşı vurulur yalnız kalır. Teröristlere geçit vermemeye çalışırken. Göksel kafasından vurulur. Ailesine ilk haber şehit diye gelir. Derecik baskınından hastaneye getirilen üç askerden ikisi şehit olur ancak bir asker hala yaşıyordur. Askerler künye taşımadıkları için sağ kalan askerin kim olduğu tespit edilemez. Gökselin annesi oğlunun vücudundaki yanık izini doktorlara tarif eder. Gökselin hayatta olduğu bu şekilde anlaşılır. Göksel nişanlıdır. Birbirlerini çok severler. Aylar süren tedaviler sonucu Göksel tekerlekli sandalyeye mahkum kalmıştır. Genç kız ailesinin baskısıyla nişanlısından ayrılır ve bir başkasıyla evlendirilir. Gelin olmak için ısrarla 28 Eylül gecesine ister kimse neden olduğunu bilemez. 28 Eylül gökselin vurulduğu gecedir. Üç kızı olur. Çocukların isimleri Sibel,Yağmur ve Damla dır. Bu isimlerin sebebini bir tek Göksel anlar. Sibel ikisini tanıştıran kızın ismidir. Yağmur ve Damla ise senin için ağlıyorum demektir.

“Göksel onu hala çok seviyorum. Dilerim her zaman mutlu olur” diyor.

Binbaşı Bedir Karabıyık’ın şehir olmadan iki hafta önce eşine yazdığı son mektubu da basına hiç yansımadı.

Güzel hanımcım şimdi ayrılık zamanıdır. Sen genç oğulcuklarım çok küçüksünüz sizi mesut ve bahtiyar edebilmek için çok uğraştım. Çileli bir hayattı bu beraber yaşadık. Beni anlamışsındır. Göhsüm içindeki kafesine sığmıyor çok dua aldın. Bu sebepten uzun ömür ve hayır ümidim vardır. Fakat ben kefenimi hep üzerimde hissettim ecel gelirse sefa gelsin onunla arkadaşım ben yeter ki son nefeste mümin olarak göçeyim. Hak vaki olur inşallah şehit olurum. Sana ağlama demiyorum. Seven sevdiği için elbette ağlar. Müsterih ol haram lokma yemediniz yedirmedim. Bilmeden işlediklerimizi Allah affetsin çocukları hoş tut hep tatlı sözler söyle onlar Allahın izniyle hayırlı insan olur. Büyük oğlum hırçındır ama merhametlidir. Küçük oğlum hem akıllı hem iyi huyludur. İkisinde de siyasi zeka vardır. Devlet adamı olabilirler o yöne yöneltmeye çalış. Demin dostların kimlerse onlarla irtibatı kesme. Ben senden razıyım Allah da senden razı olsun. Allah cennet nasip ederse seni de yanıma versin iffet, namus ve hanımefendiliğinle her zaman bir yıldızdın. Güzel yüzünü Allah nasip ederse tekrar görürüm. Ama dünyada ama ahirette hakkınızı helal edin.

Evin babası Bedir.
UNUTULMAK BİR ŞEHİDİ ÖLDÜRÜR, UNUTMAK İNSANLIĞI. NEDEN GÖZLERİNİN İÇİNE BAKAMADIĞINIZIN CEVABI VİCDANLARINIZDA SAKLI.
ONLAR BİZ SICAK YATAKLARIMIZDA DAHA RAHAT DAHA HUZURLU UYUYALIM DİYE. VATAN DİYE BAYRAK DİYE ÖLDÜLER GAZİ OLDULAR.
KOMANDO OLMAK ONURUMDUR
OLUR YA BİR ÇATIŞMADA ÖLÜRSEM
ARKAMDAN YAS TUTMAYIN
BIRAKIN TOPRAĞIMDA RAHAT UYUYAYIM
BEDENİMDEN KOMANDOMU ÇIKARMAYIN
ONLAR BENİM GURURUMDUR
ÖLÜNCE KEFENİM OLACAK
BAŞIMDAN MAVİ BEREMİ ÇIKARMAYIN
O BENİM ŞANIM ŞEREFİM OLACAK
AYAĞIMDAN BOTLARIMI ÇIKARMAYIN
ONLAR NİCE YOLLAR AŞACAK
ŞEHİT OLURSAM SIRAT KÖPRÜSÜNDEN GEÇECEK
ELİMDEN TÜFEĞİMİ ALMAYIN
O BENİM MEZARIMA SEMBOL OLACAK
YARAMIN KANINI SİLMEYİN
AHİRETTE HESABI SORULACAK
GÖĞSÜMDEN KÖR KURŞUNU ÇIKARMAYIN
O BENİM MADALYAM OLACAK…
Bu şiir, Hakkari – Çukurca – Üzümlü Jandarma Sınır Karakolu’nda görevliyken 12 Aralık 1993 günü saat 21.00 sıralarında bölücü eşkiya ile yapılan silahlı çatışmada kahramanca çarpışarak şehit düşen Mustafa oğlu, Sakarya 1972 doğumlu Jandarma Komando Onbaşı Zekeriya Gülyaman’ın (1972/4) şahsi eşyaları içerisinden çıkmıştır.
UNUTMAYIN!…. UNUTTURMAYIN!….

Bizler gözlerinizin içine siz bize bakamadığınız için bakmıyoruz. Sizi daha fazla üzmemek için. Peki ya siz neden bizim gözlerimizin içine bakamıyorsunuz?” için 1 Yorum Yapıldı

  1. Müşerref Özdaş

    Okumak bile insanın içini acıtırken yaşayanların ne hissettiğini, günümüze taşıdıkları anılarını, yeniden her akıllarına geldiğinde yaşadıkları acıları ve içe akıttıkları gözyaşlarını hangimiz bilebiliriz.. Teşekkürler bu güzel bilgilendirmeler için. Unutulmasınlar, unutturulmasınlar...

    Cevapla

Siz de yorum yazın

E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır. (*) Doldurmak zorunludur.