Neden Avatar?…

Oldum olası bilim kurgu filmleri sevmişimdir. Belki hayalci oluşumdan, belki içimdeki o küçük yaramazı hala saklayışımdan.

Aylardır bu filmi takip ediyor ve bekliyordum. Duyduklarım, söylenenler hep biraz abartılı gibi geliyordu. Yine işi abartıyorlar diyordum açıkçası, ta ki bu geceye kadar. Sinemada her zaman devrimler olmuştur. Sessiz sinemadan sesli filmlere geçerken, siyah beyaz karelerden rengarenk karelere geçerken hep bir devrim yaşanmıştır. Bu gece izlediğim filmde de bir devrime tanık oldum. Üç boyutlu muhteşem bir aksiyon.

Büyük bir heyecanla koltuklarımıza oturup gözlüklerimizi taktık. Hemen bir tavsiye cidden iyi bir sinemada izlenmesi gereken bir film. Üç boyutlu gözlüklerinizi de film başlamadan mutlaka güzelce temizleyin. Sonra nefes bile alacak vaktiniz olmayacağı için gözlük temizlemekle uğraşıp o arada filmi kaçırmayın. Ama bu film güzel bir üç boyut gözlüğü istiyor. Sinemalarda verilenler tuhaf şeyler ve açıkcası film için yeterlide değil.

Gelelim filme, filmin başında gördüğümüz bacakları felçli ama son derece yakışıklı asker bizim kahramanımız. Cameron ilk sahnede seyircinin karakterle özdeşleşmesini hoppp yakalıyor. Hem yakışıklı hem de biraz çaresiz görünen bu askeri sevmemiz hiç de zor olmuyor. Hele Avatar teknolojisi sayesinde sonradan yapabildiklerini gördüğümüzde o artık bizim kahramanımız oluyor. Konu kısaca söyle, hikaye 22. yüzyılda, Pandora adlı bir uyduda geçer. Bir gaz devinin yörüngesinde dönen Pandora, üç metre uzunluğunda, mavi insansı görünümlü, kabile kültürünü benimsemiş, saldırıya uğramadıkları sürece barışçıl olan Na’vi halkına ev sahipliği yapmaktadır. İnsanlar, Pandora’nın havasını soluyamadıkları için, akıl bağlantısı aracılığıyla kontrol edilebilen insan ve Na’vi karışımı Avatarlar üretirler. Kahramanımız Jake Sully (Sam Worthington), bir Avatar olarak görev yapan ikiz kardeşinin ölmesi sonucu aynı DNA yapısına sahip olduğu için onun Avatarını kullanmak üzere Pandora’ya getirilir ve bambaşka bir dünyanın içinde bulur kendini. Bir Na’vi prensesine aşık olan Jack, kendisini Pandora’yı gün geçtikçe tüketen kendi ırkı ile  Na’vi halkının arasındaki çatışmanın ortasında bulur. Bir klasik gibi görünen bu kısa hikâyeye sakın aldanmayın. “Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.” Sözü de burada tam yerinde kullanılmış olacak sanırım. Çünkü Cameron yoğurdu cidden güzel yemiş. :) E be adam bu kadar ayrıntıyı nasıl hayal ettin sen nasıl bir insansın demek geliyor insanın içinden. Film sizi hayal bile edemeyeceğiniz bir dünya ya götürüyor. O orman, o orman yok mu hele gece olduğunda. Bu kadar muhteşem mekanları nasıl hayal etti, nasıl tasarladı cidden inanmak güç. Her karesinde sonuna kadar hissettiğiniz büyük bir emek var filmde.

Filmi daha fazla anlatmayayım . İzleyip görmek lazım.

Birazda yapım aşamasında ki sürçten bahsedeyim ki niçin Avatar sorusunun cevabı da olsun. Öncelikle bu filmin 14 yıl gibi bir mazisi olduğunu söyleyerek başlayayım. Cameron 14 yıl önce bu projesini hazırlamaya başlıyor ama o zaman ki teknoloji Cameron’un hayallerini gerçekleştirmeye yetmediği için erteliyor.

Filmdeki Navilerin gerçeğe olabildiğince yakın olması. Bu amaçla kullanılan The Volume adındaki kamera, oyuncuların mimiklerini çekip bilgisayara aktarıyor. Böylece Navilerin ifadeleri yüzde 95 oranında gerçek görünüyor. Filmin yüzde 60’ı gerçek, yüzde 40’ı bilgisayar yapımı sahnelerden oluşuyor. Film son teknoloji ürünü ve yüksek çözünürlüklü kameralarla çekildiği için aktörlerin suratlarının altındaki damarlar bile ilk kayıtlarda görülüyor. Ancak bunlar prodüksiyon sonrası atılıyor.

Ve olmaz bu kadar da denilen başka bir şeyde  Na’vi cinsinin kendi arasında konuştuğu yeni bir dil için California Üniversitesi Filologu Paul Frommer ile iki yıl boyunca araştırmalar yürütüyor. Frommel, ortaya hiçbir dile benzemeyen kendine has dil bilgisi kuralları olan yepyeni bir dil çıkarıyor. Cameron ayrıca, Pandora gezegenindeki ağaçların nasıl ışıldadığını göstermek için üç yıl boyunca hücre uzmanları ve bitki fizyologları ile çalışıyor. Sadece 37 aktörün rol aldığı filmdeki binlerce figüran ve diğer aktörler de bilgisayar efektleri ile yaratılıyor.

Bütçesi neredeyse 500 milyon dolara yaklaşan bir film. Usta ellerde ustalıkla çekilmiş muhteşem bir hikaye ve hayal gücü. Bir sinema devrimi. Teşekkürler Cameron…

Sinema ekolay’a da ayrıca kucak dolusu sevgiler onlar olmasa bu filmi herkezden önce izleyemezdim. Harika bir organizasyondu kahvemizi içtik, mısırımızı yedik. Muhteşem bir film izledik.

Neden Avatar?…” için 1 Yorum Yapıldı

Siz de yorum yazın

E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır. (*) Doldurmak zorunludur.