Kör ve sağır bir çocuk ile ablasının acısından kendi dünyasının içerisine gömülmüş bir dahinin hikayesi Benim Dünyam. Hikayenin içerisine dalmadan ufak bir dokunuş ile başlayayım ben bu yazıya en iyisi. Kendi hikayesini yazmak üzere olan tüm yaşanmışlıkları içinde bulabileceğiniz bir filme gitmiş olabilirsiniz. En azından bir sahnesinde bile kendinizden bir parça bulabileceğiniz bir film olmuş, Uğur Yücel imzasından olsa gerek, filmin tadı bir başka olmuş. Film öncesi okuduğum, sahnelerin bazılarının benzerliklerinden dolayı -tıpatıp aynı olduğu söylendiği de düşünülürse- önyargılarımdan bir süre kurtulmak için, filme ilk günlerinden uğramadım. Keza uyarlama bir film olarak elbette benzerlikler olacaktı. Sanırım sinemadaki insanlarımız da biraz çiğ…
Bu karanlık içinde ne kadar yaşayabilirsiniz?…
Filmin hikayesinin başlangıcından itibaren Beren Saat’in anlatımıyla karşılaşıyorsunuz. Aslında yazdıklarını seslendiriyor, bize okuyor. 2 yaşından itibaren hem görme, hem de işitme duyusunu yitiren bir kız Ela. 50’li yıların ve hatta devamındaki yıllarda geçen hikayemizde zamanın hekimlerinin ve teknolojisinin elvermediği bir “tedavi olamama” durumuyla karşı karşıya kalan bir kız Ela.
Mahir ise bir hoca, bir eğitmen, bir dahi. Kendi dünyasına hapsolmuş, daha doğrusu yaşamını bu şekidle sürdürmeye devam etmekten pek de hoşnut gibi görünen biri. Ela küçük yaşlarda bu yaşadıklarından dolayı, hırçın, uyumsuz ve sosyal olarak da, ailesi içindeki durumunda da acınası olarak görünmekte. İşte bu dönemde “Mahir hoca” hayatına giriyor. Bazılarınızın ve hatta filmde ailesinin bile tasvip etmediği eğitim yöntemleri olan bir öğretmen. Asi, başına buyruk ve dediğim dedik…
Filmin hikayesinin geri kalanını da anlatmaya başlarsam sizin filme gitmenize gerek kalmayacağından, ben kendi nacizane eleştirilerime geçmeyi planlıyorum.
- Filmin içerisinde konu biraz karmaşık gibi gelebiliyor. En azından ben böyle hissettim.
- Yukarıda da bahsettiğim gibi Mahir’in sıradışı bir eğitim durumu var. Kızabileceğiniz yada bazı yerlerde “amaaan bee” diyebileceğiniz yerler olabilir. Biraz daha soft bir durum oluşturulabilirmiş.
Umulmadık şekilde az eleştiri yapmış olabilirim. Ama filmin genelinde pek farklı duygulara kapılabilme ihtimali olduğundan ben görebildiklerimi yazdım.
lmin içerisindeki performanslarından dolayı Uğur Yücel‘i, Beren Saat‘i, küçük Ela rolündeki Melis Mutluç‘u özellikle tebrik ettim. Sizi filmin içinde hissettirecek performanslardı bunlar. Ve tabii diğer tüm karaktere can veren oyuncuların performansları da gözlere ziyafet çektirecek kadar güzeldi…
Filme gidecekler için tavsiyem tek başınıza gitmemeniz. Bir aşk filmi değil tabii ama en azından bir kişiye daha güzel bir film izleme keyfini tattırabiliriniz. Hemen şu alt kısma fragmanı ekliyorum. Şimdiden hayırlı izlemeler.
Funda Şen Notu: Bu harika eleştirisi için sevgili dostum Serkan Algur ‘a çok teşekkür ederim. “Black” benim unutulmazlarım arasında bir film. Her karesiyle zihne kazınmış tekrar tekrar izlemekten sıkılmadığınız yapımlar vardır ya işte onlardan biri. Sanjay Leela Bhansali’nin bu unutulmaz yapımının uyarlaması olan Benim Dünyam’ı aslına ihanet etmemek adına izlememiştim. Fakat gördüm ki film oldukça başarılı bende ilk fırsatta izleyeceğim.