Tam 5800 Km. Yol kat ettim Amerika’da Uçakla değil, bildiğiniz arabayla yaptığımız yol bu. Bu yolculuğumuz esnasında neler yaşadık? Başımıza neler geldi? Nerde yedik? Nerde yattık? Nereleri gördük? Hepsini sizlerle paylaşacağım. İlk kez Amerika’ya gidecekler için mükemmel bir rehber olacağını düşünüyorum. Keyifli okumalar dilerim.
Amerika yolculuğum 14 Ağustos günü başladı. Sevinçten yerimde duramıyordum. Her zaman yolculukları sevmişimdir ama bu defaki başkaydı. 14 Ağustos sabahı 04.30 da uçağımız Frankfurt’a doğru havalandı. Biletleri Frankfurt aktarmalı ve Frankfurt’ta 8 saat beklemeli almıştım. Bir taşla iki kuş 8 saat Frankfurt’u gezmek için yeter bir süre olacaktı ki öylede oldu. İki saat sonra Frankfurt’taydık. Havaalanının içinden kalkan trene atladığımız gibi şehir merkezine doğru yola çıktık. Hauptwache durağında inerseniz şehir merkezine gelmiş oluyorsunuz. Metroyla şehir merkezine doğru ilerlerken 4-5 tane Türk yolcuyla sohbet ederek geldik. Her trafta Türkler vardı.
Serin bir yaz sabahıydı. Bu yolculuğun benim için çok özel bir anlamı da vardı aslında. Nisan ayında kaybettiğim sevgili Anneme hep takılırdım seninle şuraya gideceğiz seninle bunu yapacağız diye. Hiç beklemediğim bir ada onu kaybetmiş olmanın burukluğunu yaşıyordum. Fakat tüm bu yolculuk boyunca onun sandaletlerini giyerek onunda ayağının basmadığı yer bırakmamaya söz vermiştim kendi kendime.
Şehir merkezine ulaştığımızda hem zaman farkından, hem de erken bir saatte orda olduğumuz için her yer kapalıydı. Biraz etrafı dolaştıktan sonra güzel bir cafe de sabah kahvaltımızı yaptık. Bir süre sonra ortalık hareketlenmeye başlamıştı bile. Frankfurt oldukça güzel bir şehir ama doğruyu söylemek gerekirse kendimi yabancı bir ülkede gibi hissetmedim. O kadar çok Türk var ki. İster istemez bizim kültürümüze oldukça yaklaşmışlar. Şehir merkezinde İş Bankası bile var.
Öğlene doğru etraf epey kalabalıklaşmıştı. Mağazaları gezerken gördüm ki tekstilde cidden bizim ülkemizin üzerimize pek ülke yok. Markalı ürünler ise bizdeki fiyatlarından çok da ucuz değildi. Birde kafanızda Euro bazında yazan fiyatları hemen TL ye çevirme refleksi olduğu için bir şey almak daha da zorlaşıyor. Epeyce dolaştıktan sonra öğlen yemeği olarak da güzel bir ezogelin çorbası içip havaalanına gitmek üzere tekrar metroya bindik.
Uçuşumuz American Airlines’le olacaktı. Uçağa gitmek için kapıya geldiğimizde yine bir kontrolden geçtik. Amerikan vatandaşları bir yerden alınırken biz turistler başka bir kontrol memuruna yönlendirildik. Vizemiz olsa da tekrar parmak izlerimiz alındı ve birkaç soruya cevap verdikten sonra uçuş kartlarımızla uçağımıza doğru yola koyulduk. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki size soruda sorsalar kontrolde yapsalar bütün bu işlemler esnasında son derece kibarlar. Ha bir şey daha uçağa önce business class sonrada military personeli alıyorlar. Acaba bizde faydalanabilirmiyiz filan derken şansımızı denedik, yes sir, welcome sir diyerek bizi uçağa aldılar. Yerlerimizi aldıktan sonra yaklaşık 9 saat sürecek Amerika yolculuğumuz başlamıştı. Amerikan Airlines’in yaptığı reklamlara sakın kanmayın. Bütün hostesleri 50+ 🙂 inanılır gibi değildi. Hepsinin kiloları da maşallah yerli yerinde. Alışılmış hostes imajınız yerle bir oluyor. Uçak havalandıktan sonra öyle bir havalandırma çalışıyor ki yaz günü bile gidiyor olsa üstünüze mutlaka kalın bir şeyler almanızı tavsiye ederim. Gerçi battaniye benzeri bir şey veriyorlar fakat yeterli olmuyor. Hostes Teyzeden ek battaniye isteyince bana 1 nci sınıftan battaniye getirdi onların battaniyeleri kesinlikle çok daha iyi tabiî ki. Uyudum uyandım, uyudum tekrar uyandım, kitap okudum, sıkıldım, üşüdüm.
Bu arada aman diyeyim Müslüman menü istiyorum diye yazdırmayın biletinizi alırken. Siz Müslüman menü yazdırdığınız zaman normal menüde tavuk vs olmasına rağmen size farklı bir menü getiriyorlar ki içler acısı ve iğrenç yiyebilene aşk olsun. Allahtan hostes teyzelerden rica ettik de menüyü değiştirdiler. Bundan sonra karar verdik kesinlikle yurt dışı uçuşlarımızda Müslüman menü isteğimizi dile getirmeyeceğiz. Çünkü zaten domuz içerikli bir servis yapılmıyor. Bu arada millet pizzaları götürürken de size kraker ikram ediyorlar. Fakat havayolları arasında Türk Hava Yolları’nı hem konfor hem de ikram açısından tek geçerim.
Dokuz saatlik uçuşumuzu müteakip Chicago havaalanına indiğimizde macerada başlamış oldu. Chicago havaalanında ki 2 saatlik bekleme süremiz gümrük kontrolü, iç hatlara geçiş vs. vs. derken hemen bitti zaten uçağa ucu ucuna yetişebildik. Gümrük kontrolü deyince aman aman filmlerdeki gibi köpekli polisler, aramalar filan beklemeyin. Birde uçağınız Chicago’ya iner inmez koşa koşa pasaport kontrolüne yetişmenizi öneririm. Çünkü aynı anda inen onlarca uçağın yolcuları da sizinle aynı sıraya girecek bu yüzden o sıra bayağı uzun olabiliyor; özellikle yazsa ve özellikle bir dünya Çinli öğrenci geliyorsa. Bir şeye daha inandım ki çekik gözlüler dünyanın her yerinde. Epeyce bir bekleme süresinden sonra pasaport kontrolünde nihayet sıra bize gelmişti. Amerika’ya girerken adamlara tüm kayıtlarınızı vermiş oluyorsunuz. Tekrar parmak izlerimiz alındı ve pasaport polisinin oradaki web kameraya birde poz verdikten sonra onay kaşemiz basıldı ve diğer tarafa geçtik. Hemen valizlerinizi almaya koşmanızı tavsiye ederim çünkü kuyrukta beklediğiniz süre içerisinde valizleriniz çoktan bantta dönmeye başlamış oluyor. Valizlerimizi de aldıktan sonra uçakta doldurduğumuz gümrük formları elimizde gümrük aramaya başladık. Gerçi yönlendirme tabelaları çok iyi custom yazan okları takip ettik bir tane desk ve başında duran tek bir polisi görünce şaşırmadım desem yalan olur . Gülümseyerek “custom?” dedim. “Yes I m Custom” diyerek güldü ve kağıtları imzaladı. Hepsi bu kadar mı şeklinde kala kalmıştım hani valizlerimiz aranmayacak mıydı? Hani köpekler koklamayacak mıydı? Belki bunlarında yapıldığı yerler vardır fakat Chicago havaalanında böyle bir uygulamayla karşılaşmadık. Koşa koşa bizi iç hatlara götürecek trene yetiştik. Artık tüm kurallar tamamlanmıştı ve Amerika’daydık. Üç saatlik iç hatlar uçuşumuzu müteakip Salt lake City havaalanına gece 11.30 gibi varmıştık. O kadar büyük havaalanlarından sonra aslında pek de küçük olmayan Salt Lake City havaalanı bize bayağı bir küçük geldi. Kızım ve arkadaşları bizi karşılamaya gelmişlerdi. Kaldıkları yer Salt Lake City şehir merkezine 20 dk mesafede Farmington isimli bir yerdi. Eve gitmeden önce bütün Amerika seyahatimiz boyunca karnımızı doyuracak olan Dennys Kitchen da bir yemek yedik. İlk şokumu burada yaşadım çünkü refill dedikleri bir uygulama var ilk kolanın ücretini ödedikten sonra içebildiğin kadar kola ücretsiz. Bu diğer bütün içecekler içinde geçerli haa birde sabah kahvaltılarında pan kek refill:) . Sonrası malum sabahın kör karanlığından beri yollardaydık ve bir türlü gece olmak bilmemişti. Sürekli batıya gidiyorsunuz çünkü güneş tam batacak siz birkaç saat daha batıya gidince bir türlü batmıyor. O gece yattığım yeri beğendim cidden.
Sabahla birlikte Dilara’nın iş yeri olan Lagoon Park’ın yolunu tuttuk. Logoon Park UTAH eyaletinde çok meşhur ve oldukça büyük bir eğlence parkı. İçerisindeki roller coaster ve diger aletleri görünce bile woww diyorsunuz. Cidden çok büyük ve inanılmaz eğlence araçlarıyla doluydu. Colossus da gözlerimi tamamen kapatıp bitmesi için bildiğim bütün duaları ettim. Adrenalin dolu bir eğlence parkı cidden.
Parkın içinde ayrıca 1800 lerin vahşi batısına yakından bir göz atabileceğiniz oldukça özel bir bölümde var. Vahşi batıyı hep biraz gizemli ve ilginç bulduğum için parkın bu bölümü beni oldukça heyecanladırdı.
Akşam saat 18.00 olduğunda JETLAG’ında etkisinde olan bizler çimenlere uzanmış “imdat!!” diye bağırıyorduk . 😀
Yolunuz Salt Lake City’e düşerse Logoon Park’a mutlaka uğrayın derim ben.
Ertesi gün Dilara’nın iş yerindeki son günüydü. Sabah onu işe uğurladıktan sonra şehir merkezinin yolunu tuttuk bizde. Araç kiralamamız ve 20 günlük tatilimiz için hazırlık yapmamız gerekiyordu. Amerika’nın genelinde toplu taşıma aracı pek yok. Saatle geçen otobüsler ve raylı sistemin dışında şehir içinde bir yerden bir yere gidecekseniz ya çok iyi bileceksiniz ya da mutlaka ve mutlaka bir aracınız olacak. Benzin zaten sudan ucuz olduğu için gider gitmez hemen bir araç edinmenizi tavsiye ederim. Sudan ucuzu deyim olarak kullanıyorum sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bazı yerlerde küçük şişe su 1.5 dolarken benzinin Galon fiyatı. 2.75 dolar civarında bir galonda aşağı yukarı 4 litreye yakın bir benzin demek . Öğlen saati olmasına rağmen parkta gezen birkaç kişi dışında caddelerde yürüyen bir tek bizdik galiba iki saat dolaştık fakat sokakta gezen kimseye rastlamadık. En sonunda bir Entrie price şubesi bulduk. Bir sürü güzel arabaları vardı ilk başta oldukça yüksek rakamlar söylüyorlar sakın kanmayın. Günlük kiralamaya kalkarsanız basit bir arabanın günlüğü yaklaşık 80-90 dolara geliyor. 15 günlük istediğimizi belirtip 7 kişilik Ford Explorer bir jeep beğendik. 15 gün için ilk çıkardığı rakam 1565 dolar civarındaydı. Ve işte püf noktası mutlaka ve mutlaka ki pazarlık yapın.:) Ben yaptım çünkü. Birkaç kez fiyatı düştükten sonra Jonathan en son “oh my godd” diyerek bilgisayarda bir şeyler söyleniyordu. Neticede 2010 model10.000 kmde 7 kişilik gıcır gıcır bir Ford Explorerı 15 gün için 1100 dolara kiraladım. Arabayı aldığımız gibi bir şehir turu attıktan sonra direk Wallmart’ın yolunu tuttuk araba için GPS yolculuk için soğutucu termos vs vs. Dip not belirtmeden geçemeyeceğim. Walmart’tan aldığınız her şeyi memnun kalmazsanız eğer 15 gün içinde iade edebiliyorsunuz bu konuda hiçbir zorluk çıkarmıyorlar. Bilgisayar dahi almış olsanız durum böyle.
Salt Lake City de Park City Outlet Center’ı mutlaka ziyaret edin. Fiyatlara inanamayacaksınız. Birde UTAH da vergiler diğer eyelatlere göre oldukça düşük buda alışverişe ayrıca bir keyf katıyor. Çünkü Amerika’da maalesef Taxs Free her yerde yok hatta sanırsam hiç yok . Ünlü mormon tapınağını da mutlaka ziyaret edin. Oldukça görkemli ve güzel bir yapı.
Arabamızla Logoon’un önüne geldiğimizde WAT örgencileri arasında Kızım ve arkadaşlarının havaları ve sevinçleri görülmeye değerdi. Her şey tamamlanmış ve hazırdı. Artık sadece sabaha karşı başlayacak olan seyahatimizin heyecanıyla baş başaydık.
“Macera Dolu Amerikaaa!!!… Part:I -Yolculuk, Frankfurt ve Salt Lake City” için 1 Yorum Yapıldı
Funda hanım Amerika yazılarınızın devamını bekliyoruz amaaaaa