Sonbahar ıslak adımlarıyla kucakladı
Gecenin koynundaki caddeleri,
Son yaprakları da, zamanın tufanında savrulup gidiverdi
Işıkları sisli bir gölge gibi kaybolan, arabanın lastikleri altında
İki damla yaş süzüldü, sonbaharın yanaklarından,
Amansız bir karanlık ve yalnızlık ekledi damlalarına
Gecenin sisleri, alıp kollarına umutsuzluk damlalarını kayboldular.
Sonra bir düş oturdu sonbaharın göz pencerelerine
Zamanın durduğu bir düş.
Yanağını dayadı soğuk pencereye,
Akıp giden yollarda bambaşka bir sonbahar vardı.
Kızıl sarı ve yeşilin oynaştığı,
Neşeli şirin ve sıcak bir sonbahar.
Dökülen binlerce sarı yaprağın,
Neşe cıvıltısına, kahkahaya dönüştüğü,
Sislerin göle, gölün düşe ve aşka karıştığı,
Zamanın durduğu,
Nefes bile almaya korktuğu, düş bir sonbahar.
Bir martı çığlığı gelip başka bir düş penceresini araladı.
Bir deniz oldu sonbaharın yüreği
Kollarının arasında ki vapurla sevdasını taşıdı,
O uçsuz bucaksız adalara
Çırpındı o martı yüreğiyle beraber,
Uzatıp başını düşünden haykırdı,
Sesi çığlıklara karıştı duyan olmadı.
Yaramaz bir çocuk gibi, oradan oraya koştu sonbahar.
Bir tezgahta oyalandı,
Bir geçmişte ufka baktı ve kuşları kovaladı.
Sadece nal seslerinin duyulduğu bir sessizlikte,
Dalların arasında dolaştı, yağmuru kokladı
Ağladı sonbahar, düşlerindeki sonbahara ağladı
Hıçkırıkları, zamanın henüz terk ettiği yorgun caddelere karıştı
Ağladı sonbahar, yüreğini koyup o sarı yapraklardan birine,
Emanet etti rüzgara, düşlerindeki sonbaharda kalsın diye.
Ve usulca terk edip zamanın o kesitini
Karışıp o düşe yitiverdi sonbahar
Funda Şen/ 09 ARALIK 1999
[youtube BRb7p6m84xg&context=C37faaacADOEgsToPDskKVmGS1Jw7GLXkGl__E3Zc4 nolink]