Yönetmenliğini Cem Gül’ün yaptığı filmin başrollerini ise Gökhan Mumcu ( Yzb.Mete), Cemal Hünal (Mansur), Rojda Demirer (UGT Ajanı Meral) , Selçuk Özer ( Antony Edwards), Levent Can (Tunç Holding Başkanı Okan Tunç) paylaşıyorlar. Senaryosunu Tolga Küçük ‘ün yazdığı Kaos Örümcek Ağı’nın görüntü yönetmeni ise Bünyamin Yaşar
Bana göre Türk Sinema tarihinde bir ilke, galasında tüm oyuncularıyla birlikte izleyerek tanıklık ettik. Her şeyden önce söylemeliyim ki ciddi bir emek var ve bu emek yabana atılacak cinsten değil.
Filmin senaryosu Hollywood aksiyon matemetiğine göre hazırlanmış ilk Türkçe senaryo olma özelliği taşıyor. Senaryo yazımında, Holywood’un en başarılı senaristlerini yetiştirmiş olan ve artık birer “guru” olarak kabul edilen Syd Field, Robert McKee gibi ustaların deşifre ettikleri doğru senaryo kompozisyon teknikleri esas alınlanarak hazırlanan yapımda Türkiye’nin ve dünyanın gündemine dair ciddi ve cesur göndermeler ile gerçek olma ihtimalini kimsenin yabana atmayacağı komplo teorileri de var. Evrensel aksiyon sinema dilini kullanan yapım görsel anlamda göz doldurmaya çalışırken. Arka plandaki duygusal ve dramatik bir hikaye ile de izleyiciyi yakalamaya çalışmış.
Kısaca konusuna da değindikten sonra kendimce yorumlarımı yapacağım elbet. Ulusal Güvenlik Teşkilatı (UGT) Türkiye Cumhuriyeti’nin iç ve dış tehditlerden korunması için kurulmuş gizli bir teşkilattır. Ülkeyi 48 saat içinde büyük bir tehlike beklemektedir. Karşı taraf çok güçlü ve her kademeye sızmış durumdadır. Tüm bu karmaşanın içinde Çocukluğunda ailesini bir trafik kazasında kaybetmiş olmasının etkilerini hala üzerinde taşıyan hırçın, başına buyruk ve agresiftir kahramanımız Mete’nin de konuya dahil olmasıyla hızlı, aksiyonu yüksek maceramız başlamış oluyor.UGT ajanları ve SAT Komandosu Yzb. Mete Öztürk tehlikeyi önleyebilecekler mi?
Hikaye bildiğimiz Hollywood aksiyon hikayelerinden farklı değil. Fakat film bir Türk filmi olunca yenilende Amerikalılar oluyor elbette. Bu defa onlar dünyayı değil biz Türkiye’yi kurtarıyoruz. Filmde pıtır pıtır insanların öldüğü abartılı sahneler yok değil. ama Allah aşkına okla helikopter düşüren Rambo gözlerimin önüne gelince bizim niye Rambomuz olmasın canım diyerek gülümsemekten alıkoyamadım kendimi.
Mansur rolünü üstlenen Cemal Hünal rolüne pek bir yakışmıştı. Fakat UGT’nin gözü pek ajanı Meral rolündeki Rojda Demirel’den daha usta bir oyunculuk beklerdim. Bazı sahnelerde oyunculuğu insanın gözüne batıyor. Yüzbaşı Mete karakteri ile karşımıza çıkan Gökhan Mumcu ise rolüne fiziken yakışmıştı. Fakat abartılı sahnelerde oldukça göze batıyordu. Hemen gözümün önüne yıllardır izlediğimiz Hollywood aksiyonlarının starlarından Jean-Claude Van Damme ve Steven Seagal gibi isimler geldi ve aksiyon kahramanının ruhunda var bu abartı dedim kendi kendime. Yılların usta oyuncularına söylenecek söz yok. Levent Can (Tunç Holding Bşk.Okan Tunç), Orhan Aydın (İstanbul Emniyet Müdürü Osman Akıncı) , Selçuk Özer (Antony Edwards) Kazım Akşar (İç Güvenlik Müsteşarı) , Demir Karahan (UGT Başkanı Kemal) rollerinin hakkını vermişler. Gençlerin ustalardan öğreneceği daha çok şey var. Tahmin edebileceğiniz gibi yıllardır izlediğimiz aksiyon filmlerinden sahneler de var. Patlayan gökdelenler, gemiler, birbiri ardınca parçalanan arabalar. İlk defa bir Türk filminde bu kadar araç heba edilmiştir sanırım. Filmin aksiyon sahneleri için bir yolcu uçağı, 50 tane SUV, bir balıkçı teknesi, 2 zodiac bot gibi çeşitli ulaşım araçları hurdaya çıkarılmış.Aynı zamanda tam 100 adet otomatik silah ve tüfek kullanılmış. Film de kullanılan görsel efektlerse tam bir Hollywood filmi havasında olmasa da oldukça başarılıydı.
Bu çapta yapılan ilk aksiyonumuz elbette hatalarımız olacak UGT için daha iyi bir karargah ve daha teknolojik bir sistem yapılabilirdi. Böyle bir örgüt yapılanmasında görev alan baba-kız ilişkisi ilk dakikada gözümüze sokulmak yerine daha sonrasında izleyiciyi şaşırtacak bir kurgu ile aktarılabilirdi. Senaryoda aksayan bölümler vardı ki bunlar izleyicinin gözünden kaçmadı. Aksiyon sahnelerinde benim tabirimle pıtır pıtır ölüp yere düşen ajan görüntüleri pek de inandırıcı değildi. Bir de tüm film boyunca “kardeşim bu adamın bir yerine verici mi yerleştirdiler?” demekten kendimi alamadım. Abartılı ve inandırıcılıktan uzak bir şekilde kahramanımız nereye giderse hemen yerini tespit ediyorlardı.
Bunlar kusur sayılır mı? Harcanan emeğe ve çıkılan yola bakılırsa sayılmaz. Son zamanlarda Türk Sineması adına birbiri ardınca güzel şeyler yaşıyoruz. 30 Mart 2012 tarihinde izleyicisi ile buluşacak olan film sıkılmadan izleyebileceğiniz güzel bir yapım olmuş. Şimdiden iyi seyirler dilerim.
[youtube uINw6IOuob4 nolink]