Sinemada Ses

Dünyada ilk sesli film 1927 yılında çekilen “Caz Şarkıcısı”  (The Jazz Singer) isimli Amerikan yapımlı filmdir.

Peki bu sürece nasıl gelindi?

Sinemanın icadından beri ses ve görüntüyü birleştirme düşüncesi aslında hep vardı fakat bunu yapabilmek pek de kolay bir şey değildi. Lee De Forest 1919′da bir aygıt geliştirerek buna  fono film adıyla patent aldı. Bu aygıt sesi optik olarak film üzerine kayıt yapabiliyordu. Fakat oldukça pahalıya mal olan bu sisteme film yapım şirketleri tarafından fazlaca ilgi gösterilmedi.

6 Ağustos 1926′da Warner Bros tarafından Alan Crosland’ın yönettiği ve John Barrymore’un oynadığı Don Juan ilk kez  müzikli olarak gösterildi. Warner Bros  bunu 1925’te Western Electric’in geliştirdiği bir ses kayıt sistemiyle yaptı. Ve bu filmi de , orkestra müziğinin yanı sıra, popüler şarkıların ve konuşmaların da yer aldığı ve gene Crosland’ın yönettiği, sinemanın ilk sesli filmi The Jazz Singer (1927; Caz Şarkıcısı) izledi.

1927-29 arasında Amerikan sinema sanayisi sesli sinemaya geçti. “Konuşan filmler” olarak adlandırılan bu filmler izleyici sayısında önemli bir artış yaratmıştı ve sinemacıların buna kayıtsız kalması beklenemezdi. Bu filmlerin yapıldığı dönemde sesin sinemayı yok edeceği sanatçılarında işsiz kalacağı düşünülmüştür. Bunu düşünenlerden biride sesiz sinemanın ve komedinin en önemli isimlerinden Charlie Capplin‘dir. Capplin bu teorisinde pek de haksız sayılmazdı aslında o dönemde ya diyaloglan ezberleyemediklerinden, ya yabancı aksanları çok belli olduğundan ya da sesleri perdedeki görüntülerine uymadığından birçok yıldız sesli  ününü yitirdi.

Sesli sinema beraberinde pek çok teknik sorunu da birlikte getirmişti. Mikrofonların ağır ve hareket olanaklarının sınırlı olması, çekim sırasında motor sesinin de kaydedilmesi ve buna benzer pek çok sorun filmlerin çekimden sonra seslendirilmesine dayanan dublaj uygulamasıyla büyük ölçüde çözüldü. King Vidor’ın dublajı ilk kez uyguladığı Hallelujah (1929) filminden sonra bu uygulama yaygınlaştı.

Türkiye’de ise Muhsin Ertuğrul kısa sürede çalışmalarını tamamlar ve dünyada gösterilen ilk sesli film “Jazz Singer”dan yaklaşık dört yıl sonra, 1931 yılında ilk sesli-şarkılı türk filmini izleyiciye sunar. “İstanbul Sokaklarında” adındaki bu filmin, kimi sahneleri Mısır ve Yunanistan’da çekilmiş bir ortak yapımdır.

İlk sesli filmin öyküsü

‘Kaçakçılar” filminin çekimleri 1929 yılında başlamıştı. Senaryosunu bir yabancı filmden aktaran Muhsin Ertuğrul yönetmenliğini de yapıyordu. Zaten o yıllarda Muhsin Ertuğrul Türk sinemasının tek yönetmeniydi. Ancak ekibi taşıyan otomobil bursa yolunda kaza yapınca filmin çekimleri ertelendi. Oyunculardan birinin ölümüyle sonuçlanan kazada Sait Köknar’da ağır yaralanınca film tam üç yıl sonra tamamlanabildi.

”Kaçakçılar” filmiyle sinemaya adım atan yeni oyuncular arasında Talat Artemel, Atıf Kaptan, Hazım Körmükçü ve 1929 türkiye güzellik kraliçesi Feriha Tevfik bulunuyordu. Üç yıl sonra tamamlanan filmi seslendirmek için Paris’teki Tobis-Klang film stüdyoları kullanılmıştır. Muhsin Ertuğrul bu filmi tamamlamadan başladığı “İstanbul Sokaklarında” isimli film Paris Espinay stüdyolarında seslendirmiş ve sinemalarda gösterime girmiş böylece Türk sinemasının ilk sesli filmi unvanını kazanmıştı.

Muhsin Ertuğrul ‘un bu filmlerden sonra çektiği ve seslendirmesi İpekçi Kardeşlerin Nişantaşı’nda kurduğu stüdyoda yapılan ”Bir Millet Uyanıyor’‘ filmi Türk sinemasının Türkiye’de seslendirilen ilk filmi olmuştur.

1933 yılına geldiğimizde ise gene bir başka Muhsin Ertuğrul filmi Türk sineması’nda bir ilki teşkil eder. “Karım Beni Aldatırsa” büyük ilgi gören ilk operet filmimizdir. Bu sayede Ertuğrul’un sinema anlayışını oluşturan vodvil  uyarlamaları, ve yabancı film uyarlamalarından sonra operetlerde bir tür olarak yerini alır.

1939 yılına gelindiğinde Muhsin Ertuğrul’un sinemadaki saltanatının sallandığı görülür çünkü ilk sinemacı yönetmenimiz olan Faruk Kenç “Taş Parçası” filmiyle sinemaya başarılı bir giriş yapar. Bu olay dönemin kimi gazetelerinde “Muhsin’in başına düşen taş” olarak değerlendirilir.

Bir arayış içerisinde olan Ertuğrul, bol şarkılı bir film çekme kararı alır. Bu sefer batı müziğini değil Türk halkına daha yakın olan bir şeyleri seyirciye sunma niyetindedir. Böylece sinema tarihimizin ilk şarkıcı-oyuncu filmi olarak geçen “Allah’ın Cenneti” çekilir. Müziklerini Sadettin Kaynak‘ın yaptığı filmde Münir Nurettin Selçuk şarkılarıyla ön plana çıkar. Bu çalışmadan iki sene sonra aynı kadroyla gene bir şarkıcı-oyuncu filmi “Kahveci Güzeli” çekilir. Münir Nurettin Selçuk’un oynadığı filmler arasında en başarılısı sayılan bu film, kopyaları günümüze dek korunabilmiş ender çalışmalardan biridir.

Sinemada Ses” için 1 Yorum Yapıldı

  1. dikkat seyirci var

    Sinemayla televizyon la ilgiliyim ancak bunları bilmiyordum teşekkürler.

    Cevapla

Siz de yorum yazın

E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır. (*) Doldurmak zorunludur.