Mistik Bir Hikaye…

Babaannemin dedesi zamanında memleketinde çok sevilen çok sayılan büyük dedelerden biriymiş. Annem rahmetli hep “şıh dede” der, resmini cüzdanımızda taşımamız için ısrar ederdi. Çoğu zaman onu kırmamak adına yaptığımız bu davranışın şimdilerde sıkı sıkıya takipçisiyim.

Mistik hikayeler hep anlatılır. Peki ya yaşanırsa insanda nasıl bir iz bırakır? Oldukça ürkütücü bir tecrübe olduğunu söylemem lazım.

Annemin gidişinin birinci haftasıydı. Mezarı başında üç kardeş bu dünyadaki en sevgili varlığımızla birlikte olduktan sonra. Onun yapmayı sevdiği şeyleri yapmak üzere yola koyulduk.

İnancı her zaman oldukça yüksek olan bir kadındı. Tesettürlü değildi. Mayo giyer denize de girerdi. Fakat her cuma saatinde onu bıdır bıdır dua okurken bulurdunuz. Pırıl pırıl bir insandı. Kalbi her zaman yoksula, ezilmişe, muhtaca, öksüze sevgiyle doluydu. İmkanları ölçüsünde yemez yedirir. Giymez giydirirdi. Böyle bir insan tarafından yetiştirildiğim için her zaman şükretmişimdir Allah’a.

Bizim oralarda Koyun Baba diye anılan bir türbe vardır. Memlekete her gelişimizde mutlaka ziyaret ederdi annem. O gün üç kardeş annemin adına bu ziyareti yapmaya karar verdik. Vakit geç olmuştu ve serin bir nisan akşamıydı. Yıllardır gelmemiştik buraya. Şimdilerde mahalle arasında kalmış bu türbenin eski hali geldi gözlerimin önüne. Yemyeşil bir çam ormanının içinde mütevazi bir yapıydı o zamanlar. İçim burkuldu. Çocukluğum geldi gözlerimin önüne, o ziyaretini yaparken biz çam ağaçlarının arasında ki türbenin önünde toz toprak içinde oyun oynardık. Şimdi ise  sadece türbenin arka tarafında küçük bir koruluk halinde çam ağaçları kalmıştı.

Vakit geç olmuştu ve maalesef türbe kapalıydı. Olsun dedik. Dış tarafından şöyle bir etrafında dolaşıp sandukanın olduğu iç mekana camlarından baktık. Tam bir Fatiha okumak üzere ellerimi açmışken, birden istemsiz bir şekilde türbeye arkamı dönerek o uzakta görünen küçük çam koruluğuna doğru duayı okumaya başladım. Yanımda olan kızlarım, ne yaptığıma anlam verememiş olsalar da aynı davranışı göstererek benim gibi çamlığa doğru dua etmeye başladılar. Ancak dua bittikten sonra yaptığım davranışın tuhaflığını idrak ettim.

Yüzlerindeki şaşkınlığı saklamayan kızlarım neden çamlığa doğru dua okuduğumu sorduklarında. Yüzümde anlamsız, şaşkın bir ifade ile bilmediğimi söyledim. İşte tam o sırada fark ettim çamların arasından görünen beyaz mermer mezarları. Bir anda içim ürperdi. Yaptığım hareketin tuhaflığı bir yana o tarafta mezarlar olması daha da tuhaftı sanki. Davranışıma hiç bir anlam yükleyemeyerek gece konaklamak üzere büyük dedemizin evine doğru yola çıktık.

Akşam yemekten sonra bütün aile yemek sofrasının etrafında sohbet ediyorduk sohbet arasında amcalarımdan birine bugün yaşadığım tuhaf olayı anlattım. İşte o sırada gerçekten tüylerimi diken diken edecek bir gerçekle yüz yüze geldim. O ilerde çamların arasında görünen mermer mezarlardan birisi bugüne kadar annemin ısrarıyla resmini cüzdanımda taşıdığım. Her okuduğum duada onunda adını mırıldandığım, Şıh dedeye aitmiş. Yıllardır aile arasında hep bir efsane gibi yaptıkları anlatılan dedenin mezarının yerini bilmiyor olmaktan mı utansam yoksa benim üzerimdeki bu mistik etkisinden mi korksam bilemedim. Fakat ertesi gün ilk işimiz Şıh dedenin mezarını bizzat ziyaret etmek oldu. Biz bu yaşımıza kadar onun mezarının yerini bilmiyor olsak da o bir şekilde bana ulaşmış ve kendisinden haberdar etmişti.

Dediğim gibi böyle mistik hikayeleri hep başkalarından dinlerken bizzat yaşamak benim için inanılmaz bir tecrübeydi. Bütün ölmüşlerimizin ruhları huzur ve sükunet içinde olsun.

İlk yorum sizden

E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır. (*) Doldurmak zorunludur.